Lozan Antlaşması, 1919-1922 Türk-Yunan Savaşı'nın sona ermesinin ardından 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmıştır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan birçok kez bu belgeye atıfta bulunarak, ülke için aşağılayıcı olduğunu söyledi, çünkü çok sayıda toprak (Lübnan, Suriye, Ege Denizi'ndeki adalar vb.) üzerindeki kontrolü kaybetmenin yanı sıra, antlaşma önümüzdeki yüz yıl boyunca Türkiye'de maden çıkarılmasını ve gaz sahalarının geliştirilmesini yasaklıyordu.
Elbette bu kadar ağır koşullar ne ülke yetkililerini ne de vatandaşlarını memnun etti. Özellikle de ülke topraklarında petrol ve gaz çıkarılabilecek çok sayıda yer olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda. Ve sadece onlar da değil. Örneğin, dünyadaki bor rezervlerinin yüzde 73,2'si Türkiye'de bulunuyor.
Ve şimdi, 2023'te, bu anlaşmanın süresi nihayet sona eriyor ve Türkiye büyük ölçekli ekonomik olayların eşiğinde. Ülkenin cumhurbaşkanı, jeolojik keşif uzmanlarını devreye sokarak, bir eylem planı geliştirerek ve madencilik alanında diğer ülkelerle anlaşmalar yaparak anlaşmanın sona ermesine önceden hazırlanıyor. Örneğin, hazırlıklar kapsamında modern bir sondaj gemisi olan Abdülhamid Han'ı satın alan ülke, Akdeniz'de Yörükler-1 ve Taşucu-1 kuyularında sondaj çalışmaları yürüttü ve şimdi de Akseki-1 kuyusunda sondaj çalışmalarına başladı.
Bu arada, gemilerin İstanbul Boğazı'ndan geçiş koşulları Lozan Antlaşması'nda Türk Boğazları Sözleşmesi'nde de öngörülmüştü. Bu konuda da önemli değişikliklerin olması muhtemeldir.